AYŞENUR DİNÇER: ANNELİK BENİ DUYGUSALLAŞTIRDI
Anneliğin onu endişeli ve duygusal bir yapıya dönüştürdüğünü söyleyen Ayşenur Dinçer, bir annenin en çok çocuğu için endişelenebileceğine inanıyor. Çalışmanın önemine de vurgulayan Dinçer: "Çalışmak beni sosyalleştiriyor ve mutlu ediyor. Benim mutluluğum, bebeğime yansıyor." diyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum, 31 yaşındayım. İlk profesyonel iş yaşamıma, E-Bebek'te İnsan Kaynakları bölümünde başladım. Şimdi e-ticaret sektöründe faaliyet gösteren bir şirkette, yine İnsan Kaynakları bölümünde çalışıyorum. 30 yaşında anne oldum.
Kariyerinizde ilerlerken anne olma fikri sizi endişelendirdi mi?
Hayatım boyunca hep planlı ilerlediğimden, annelik de planladığım bir süreçti. Bu yüzden endişelendirmedi. Tam zamanında olduğunu düşünüyorum hatta. Hamileyken çalışmakta da zorluk çekmedim.
Hamilelik sürecinizde nelere dikkat ettiniz?
Yapı olarak çok sakin, olayları akışına bırakabilen bir insanım. Çok pimpirikli değilim. Hamileliğimde de böyleydim, hiperaktiftim. Hatta "Hamile olduğuna emin misin?" diyenler olmuştu bana. Tabii ki yediklerime dikkat ettim, stressiz ortamlarda bulunmaya çalıştım. Sakin yapımı dengede tuttum hep. Yalnızca hamileliğimin son zamanlarında, bazı sağlık sorunları yaşadım.
Sağlık sorunlarınız nelerdi, onlarla nasıl başa çıktınız?
Doppler direnci denilen bir hastalık yaşadım. Yine de çalışmamı engellemedi bu durum. Motivasyonumu düşürmedim. Ardından bir de yüksek tansiyon eklendi bu hastalığa. Bu sebeplerle hamileliğimin 32. haftasında, çalışmaya ara vermek durumunda kaldım.
Hamileliğinizde beslenme düzeniniz nasıldı?
Yine yapımla ilgili olarak belli bir düzenim yoktu. Almam gereken besinleri biliyordum ve doktorumun tavsiyelerine uyuyordum; yumurta ve et yemeye dikkat ediyor, süt içiyordum. Çok "fast food" yememeye gayret ettim; ama canım çok isterse de yedim. Arada bir kendime izin vererek sağlıklı bir şekilde beslenmeye çalıştım.
"Hamileliğimde, çok duygusal ve alıngandım. Bu süreci, kendimi pozitif tutmaya ve dinlenmeye çalışarak sağlıklı bir şekilde atlattım."
Çok duygusal ve alıngan olduğum zamanlar oldu. Alıngan bir insana dönüşüyorsunuz. Günlük hayatta belki problem bile demeyeceğiniz şeylere sinirlenebiliyor ve ağlayabiliyorsunuz. Normalde sakin bir insanım. Hamileliğimin son dönemlerinde yaşadığım sağlık sorunları her ne kadar beni üzdü ve bebeğimin sezaryen doğmasına sebep olduysa da kendimi pozitif tutmaya ve dinlenmeye çalışarak o süreci de sağlıklı bir şekilde atlattım.
Doğumunuzun başladığını nasıl anladınız?
Son iki gece önceki sancılarımdan farklı olarak daha kendini hissettiren sancılar yaşadım. Diğerleri kasılma gibiyken bunlar tekme gibiydi. Daha derin sancılardı. Ardından suyum geldi ve doktorumu arayıp: "İnci geliyor!" dedim.
İnci'yi kucağınıza ilk aldığınızda neler hissettiniz?
Doğumdan sonra baygındım. O benden önce çıkmıştı hastane odasına. Sonra ben çıktım. Üstümde narkozun ve yeni ayılmanın verdiği bir şaşkınlık vardı. Çok küçüktü, nasıl bakacağıma dair korku ve endişe yaşadım. Yanında büyük bir heyecan, aşk ve mutluluk vardı. Çok güzel bir duygu. Hala ilk günkü gibi o uyuduğunda onu izliyor kucağıma aldığımda aynı duyguları yaşıyorum.
İnci'yi büyütürken nelere dikkat ettiniz?
Doğum iznim bitip işe döndüğümden, ondan çok etkilenmemesi için çabaladım. Mutlu bir bebek olması için elimden geleni yapıyorum. Sosyal bir çocuk olmasına özen gösterdim. Nasıl alıştırırsanız öyle devam ediyor bebek. Ayrıca sizin ruh haliniz bebeğe de yansıyor ve onun karakter oluşumuna etki ediyor. Bu yüzden olumlu düşünmeye çalıştım. En önemlisi de sevgi. Bebeğime ihtiyacı olan sevgiyi vermeye gayret ettim.
Anne olduktan sonra kendinizde değişimler oldu mu?
Hep anaç biriydim. O yönüm bebeğimle birlikte güçlendi. Empati yönüm daha da gelişti. Çocuklarla ilgili haberler odak noktam oldu. İnci'yi düşünerek olaylara yaklaştığımdan endişeli ve duygusal birine dönüştüm. Bir insan, en çok çocuğu için endişelenebiliyor.
"Bebeğinizle sürekli zaman geçirdiğinizde sizi yönetmeye başlıyor. Birlikte geçirdiğiniz zamanın önemini anlayamadığınızdan o zamanın kalitesi düşüyor."
Eğer öncesinde de bir anne çalışıyorsa, bebek doğduktan sonra bence işe fazla ara vermemeli. Çünkü bebeğinizle sürekli zaman geçirdiğinizde sizi yönetmeye başlıyor. Birlikte geçirdiğiniz zamanın önemini anlayamadığınızdan o zamanın kalitesi düşüyor. Çalışmak beni sosyalleştiriyor ve mutlu ediyor. Benim mutluluğum bebeğime yansıyor. İyi bir düzen kurduğunuzda, zamanı organize ettiğinizde, olumsuz yönleri olduğunu düşünmüyorum.
Bebeğiniz için gelecek planlarınız var mı?
Her şeyin planladığımız gibi olmadığını anladığım için uzun vadeli planlar yapmıyorum. Kendi yaşamında istediklerini deneyimleyebilmesini ve mutlu olmasını isterim. Dilerim ki yaşamı boyunca iyi insanlarla karşılaşsın, çevresinde pozitif insanlar olsun.
Tecrübelerinizden yola çıkarak anne adaylarına ve annelere tavsiyeleriniz neler?
Hamilelik sürecinin normal bir süreç olduğunu kabul etsinler. Ne kadar sakin olursanız, iyi düşünürseniz ve bunun herkesin başından geçen bir süreç olduğunu anlarsanız hamileliğiniz rahat geçiyor. Çocuk doğmadan doğduğunda bunları yapacağım demek de mutsuz ediyor insanı. Çünkü her çocuk aynı değil. Çok plan yapmasınlar, sürece göre davransınlar. Eşlerini de sürece dahil etsinler. Yardımlaşmak çok önemli.
Röportaj: Yeliz Şenyerli
ebebek dergisi
Şubat sayısı/2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder